HER BİRİ AYRI LEZZETLER BARINDIRAN DÜNYAYA AİT MUTFAKLAR VE YEMEK KÜLTÜRLERİ NASIL OLUŞTULAR?

Dünya üzerinde farklı coğrafyalara ait birçok farklı kültür mevcuttur. Bu farklı kültürler doğal olarak içerilerinde bir de yemek kültürü oluşturmuşlardır. Dünyanın en zengin mutfaklarından birisi olan Türk mutfağı ve Türk yemek kültürünün binlerce yıllık oluşumu gibi birçok farklı yerel mutfak ve yemek kültürü de farklı şekillerde oluşmuş ve günümüzdeki halini almıştır.

Peki bir yemek kültürü nasıl oluşur?
Bir “kültür mutfağı”ndan bahsedeceksek eğer, öncelikle kültürleri ele almamız gerekir. Dünya üzerindeki her mutfakta, ait olduğu kültürün izlerini görmek mümkündür.

İtalyan Mutfağı ve Hamur İşi
Tıpkı dünyada “Türk yemeği” dendiğinde akla çeşit çeşit et yemekleri geldiği gibi, İtalyan yemeği dendiğinde de akla ilk olarak pizza ve makarna çeşitleri gelmektedir. Tıpkı Türkiye’de kaç çeşit kebap olduğunun bir türlü bilinememesi gibi, İtalya’da da aynı durum pizza için söz konusudur.
Peki İtalya’da pizza ve makarnanın bu kadar meşhur olmasının sebepleri nelerdir?
Bilindiği gibi pizza ve makarna, hamur işi yemeklerdir. İtalyan mutfağında bu yemek çeşitlerinin yaygınlaşmasının farklı birkaç sebebi vardır. Bunlardan birincisi olarak Orta Çağ Avrupası’nın siyasal yapısı söylenebilir. Özellikle İtalya ve Almanya coğrafyalarında toprak bütünlüğü bir türlü sağlanamamıştır. Feodal beylerinin hüküm sürdüğü Avrupa topraklarında tarım büyük önem kazanmıştır. Çünkü bir derebeyi, elindeki toprak kadar güçlüdür ve bu toprakları kaybetmemek için de devlete karşı görevini en iyi şekilde yerine getirmelidir. Bir derebeyinin bunu yapması da, topraklarını işlemesi ve gerektiği zaman kral için savaşa asker götürmesiyle mümkündür.

İkinci sebep ise Orta Çağ Avrupası’nın ekonomik ve ticari açıdan pek de iç açıcı bir durumda olmamasıdır. Bu da İtalyan köylülerini ellerindeki kısıtlı imkanlarla harikalar yaratmaya itmiştir. Daha sonralarda coğrafi keşifler, sanayi devrimi ve modern global dünya yapısıyla birlikte sürekli ortaya çıkan yeni lezzetler, bu temelin üzerinde gelişmiştir.

Baharatlı Hint Mutfağı
Hindistan ve çevresinin yemeklerine alışmış birisine Avrupa yemekleri yedirdiğiniz zaman vereceği ilk tepki, yemeğinin tuzsuz ve baharatsız oluşu olacaktır. Hint mutfağında sebze ve et emekleri yaygın olsa da, yemeklerinin en belirgin özelliği çok baharatlı olmalarıdır. Bu durumda en büyük etken iklim ve ticarettir. Hindistan’da baharat üretimine uygun bitkilerin yoğunlukla yetişmesi, doğal koşulların kültür üzerindeki bir etkisidir. Ancak asıl büyük etki, ilk çağlardan modern dönemlere kadar etkinliğini sürdüren “Baharat Yolu”na aittir.

Tıpkı Çin’den başlayıp İstanbul’a kadar uzanan İpek Yolu ticaretinin bu hat üzerindeki devletlere zenginlik kattığı gibi, Baharat Yolu da Hindistan’dan başlayıp batıya doğru uzanarak indistan’a ciddi gelir sağlamıştır. Bu ticaretin karlı oluşu, tarihteki Hint devletleri ve Hint halkının da baharat üretimine eğilim göstermesine sebep olmuştur. Hint pazarlarında bolca bulunan ve yurt içinde çok da pahalı olmayan lezzetli baharatlar böylece Hint evlerinde mutfakların olmazsa olmazı haline gelmişlerdir.

Japon Mutfağı ve Deniz Ürünleri
Japonya’nın en belirgin özelliği Uzak Doğu’da bir ada ülkesi olmasıdır. Bu da Japonya’yı tam bir balıkçılık medeniyeti haline getirmiştir. Denizden avladıkları hemen her ürünü yemeğe dönüştürebilme yeteneğine sahip Japonların didaktik hikayeleri dahi çoğunlukla balıkçılar ve balık avı üzerinedir. Japon mutfağının deniz ürünlerine bu kadar ağırlık vermiş olmasının
en büyük sebebi coğrafya özellikleri gereği kıyı şehirlerinin çok fazla oluşu ve denizlerinde ciddi bir bolluk oluşudur.

Amerika Birleşik Devletleri ve Fast Food Kültürü
Birleşik Devletler adına bir “Amerikan Mutfağı”ndan bahsetmek zordur. Ancak günümüzdeki Birleşik Devletler’in mücadele ettiği fast food kültürünün oluşumundan bahsedebiliriz. Avrupalılar “Yeni Dünya” adını verdikleri kıtaya yerleşirlerken, yepyeni hayat hayalleri kuran birçok Avrupalı için Amerika’ya göç hareketleri başlamıştır. Ancak burada, Avrupa’dakinden de zor bir hayatla karşılaşmışlardır. Buralarda yeni şehirler, yeni bir medeniyet inşa edilmesi gerekmekteydi. 1800’lü yıllara kadar buradaki Avrupalı göçmenler cennet ile karışık bir “survivor” hayatı yaşamışlardır.

Amerika’daki İngiliz baskısına karşı bağımsızlık hareketi ve Amerikan İç Savaşı dönemleri, bölgede ciddi ekonomik sıkıntılara yol açmıştır. Modern dünyanın süper gücü oluncaya dek sürekli olarak sancılar çekseler de Amerikalılar her zaman pratik olmayı ve hayatta kalmayı başarmışlardır. 1900’lü yılların ortalarında ise modern dünyanın mimarı haline gelen Birleşik Devletler’de halkın bu çalışkanlığı, yemek alanında da kendini göstermiştir. Hızlıca pişirilebilen kızartmalar, kolay tüketilen sandviçler ve hamburgerler Amerikan halkının favorisi haline gelmeye başlamıştır.

Amerikanların bu pratik tavırları kahvaltı kültürlerinde dahi görülebilir. Bizdeki gibi çeşit çeşit kahvaltılıklar Amerikanlar için çok yabancıdır. Süt ve kahvaltılık gevrek gibi hızlıca hazırlanabilen ve tüketilebilen gıdalarla kahvaltı öğünlerini tamamlarlar. Amerikalıların bu acelesi de fast food kültürünü doğuran en önemli etken olmuştur. Ancak günümüzde Amerikan halkının en büyük sorunu da bu kızartmalardan dolayı yaygınlaşan obezitedir. Şimdilerde ise Amerikanlar obezite ve tembellikle ciddi bir mücadele içindelerdir.

Türk Mutfağı ve Et Yemekleri
Dünyanın herhangi bir yerinde “Türk yemeği” dendiğinde, akla ilk gelenler döner ve kebap olacaktır. Bu algının oluşmasında, ülkemizin turistik bölgelerinin de etkisi olduğu gibi yurt dışında esnaflık yapan Türklerin de büyük katkısı vardır. Peki Türk mutfağında et yemeklerinin bu kadar yoğun olmasının sebebi nedir?

Türk yemek kültürünün oluşumu, iki bin yıllık bir kökene kadar dayanmaktadır. Günümüz mutfağında halen Orta Asya Türk kültürü etkileri bulunmaktadır. Bilindiği gibi Orta Asya’da göçebe bir hayat tarzını benimsemiş olan atalarımız, yiyecek ve içecek ihtiyaçlarını hayvanlardan sağlıyorlardı. Çünkü sürekli göç halinde olan Türk topluluklarının tarımla uğraşmak gibi bir şansları yoktu. Bu kültür, ilerleyen yüzyıllarda Orta Doğu ve Anadolu’da da devam etti. Atalarımız geldikleri yeni topraklara bu et kültürünü getirdikleri gibi, buğday ambarı Anadolu’nun yemek kültürünü de yaşatmaya devam ettiler. Antik Yunan döneminde oluşan Ege yemek kültürü, Orta Asya, Orta Doğu ve Antik Anadolu yemek kültürünün bir harmanı olan günümüz Türk Mutfağı tam bir kültür şölenidir.

Pirzolacı Yusuf Usta olarak biz de geleneksel Türk mutfağı lezzetlerini kendimize has soslarımız ve pişirme teknikleriyle müşterilerimize sunuyoruz. Et sever bir toplum olan Türk toplumuna etin en güzel hallerini sunuyoruz.


KIRMIZI ET HAKKINDA DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR

Kırmızı et özellikle Türk mutfağının vazgeçilmezlerindendir. Ancak toplumumuzda kırmızı et ile alakalı doğru sanılan yanlış bilgiler de maalesef yaygın bir biçimde mevcut. İşte bazı yanlış bilgiler ve doğruları:

“Kırmızı Et Kilo Artışına Sebep Olur”
En başta et yemenin şişmanlattığı düşüncesi vardır. Kilo almanıza sebep olan şey, aşırı yağlı ve karbonhidratlı besinler tüketip bu besinlerden aldığınız enerjiyi harcamamanızdır. Bu yüzden de bu besinler vücutta depolanırlar ve kilo artışına sebep olurlar. Bu durum hamur işi gıdalar ve şerbetli tatlılar gibi yağın, şekerin bol olduğu gıdalarda geçerliyken kırmızı et için sanılanın aksine böyle bir durum söz konusu değildir. Kırmızı et, sporla ve diyetle birlikte bilinçli şekilde tüketildiğinde sağlıklı kilo almanıza ve vücut direncinizi korumanıza yardımcı olur.

“Kırmızı Et Sağlıksızdır”
Kırmızı et; içerdiği vitamin, mineral, antioksidan maddeler ve çeşitli besleyici unsurlardan dolayı insan sağlığı için kritik bir role sahiptir. Birçok insan, yağlı olduğu gerekçesiyle kırmızı etin sağlıksız olduğunu düşünse de kırmızı etin sadece %3’ünü yağ oluşturmaktadır. Bunun yanında ise etin %75’ini su, %20’sini protein, %1’ini karbonhidrat, yine %1’lik bölümünü vitamin ve mineraller içerir. Ancak pişirme işleminden sonra ise kırmızı et, suyunun bir kısmını kaybeder ve böylece 100 gram etin yaklaşık 35 gramını protein oluşturur. Ayrıca kırmızı et demir ve çinko kaynağıdır. Sağlıksız kilo alma korkusuyla etten kaçınan insanlar günlük protein ve demir ihtiyaçlarından yoksun kalma tehlikesi ile karşı karşıya kalırlar.

“Kırmızı Et Kalp Hastalıklarına ve Kolesterole Sebep Olur”
Kırmızı etin sağlıksız kilo almaya sebep olduğu düşüncesi bir yana, kırmızı etin kolesterol sorunlarının temeli olduğu gibi bir yanılgı da mevcuttur. Bu korkuyla kırmızı etten kaçarak kırmızı et tüketmemeye çalışan insan sayısı da pek fazladır. Özellikle kalp ve kolesterol hastaları ile kilo sorunu yaşayanlar kırmızı ete bir düşman gözüyle bakabiliyorlar. Ancak bu tarz rahatsızlığı olanların kırmızı eti hayatlarından tamamen çıkarmaları da doğru değildir.

Kırmızı et kolesterol yönünden zengin bir besin maddesi olmakla birlikte, kolesterol dendiğinde akla direkt olarak olumsuz şeylerin gelmesi de yanlış bir algıdır. Kolesterol vücuttaki bazı hormonların ve hücre yapı taşlarının oluşumunda önemli bir etkene sahiptir. Bu konuda yanlış olan et yeme alışkanlığının kolesterole sebep olduğudur. Doğru olan ise tıpkı her besinin olduğu gibi etin de aşırı tüketiminin sağlığa zararlı olabileceğidir. Unutmamalı ki kırmızı et temel besin kaynaklarımızdandır.

Siz de et severlerdenseniz; ülkemizin farklı yörelerine ait birçok lezzeti, kırmızı ve beyaz etin birçok çeşidini, Pirzolacı Yusuf’a özel soslar ve tariflerle deneyebilirsiniz.